Herkese merhaba,
Bu bülten önceki sayılardan biraz daha farklı olacak. Bir aydır sizlerle buluşamıyoruz. 2 haftalık Londra seyahatinde bültene ara vermiştim, daha sonra ise maalesef hepimizi derinden etkileyen deprem felaketiyle karşılaştık. Zaten o saatten sonra hiçbir şeyin önemi kalmadı.
Uzun bir süre ayrı kaldık. Bu süreçte hem bültenim web3 brew hem de CoinDesk yazıları hepsi arka planda kaldı. Ancak özellikle bu süreçte kripto ekosisteminde olmaktan çok gurur duydum.
Depremin öğrettikleri
Korkunç iki haftayı geride bıraktık, ancak ilerlerken çok fazla acı bizimle beraber geliyor/gelecek de. Gerçekten ekosistem olarak o kadar güzel bir dayanışma ağı oluşturduk ki bunca olumsuzluğun arasında nefes alabilecek bir alan bulduk kendimize. Ancak yavaş yavaş hayatımızın olağan akışına dönmeye başlıyoruz. Bu noktada umudumuz kaldığımız yerden değil de çıkardığımız derslerle beraber sınıfta kaldığımız yerleri telafi edeceğimiz noktadan devam etmek.
Ders çıkarılacak çok şey var
Bültenin ana konusu ve asıl gündemimizden çok da uzaklaşmadan neler oldu bundan sonra neler yapabiliriz bunlara bakalım istiyorum. Öncelikle ekosistem olarak sınıfta kaldığımız bir noktadan söz etmek istiyorum. Biz bunca zaman, inandığımız teknolojinin para kazandıran kısmını öyle ön planda tutmuşuz ki hem kurumsallar hem de kamu afet anlarında, zorunluluk anlarında, bürokraside veya sivil örgütlenmede blokzincir teknolojisinin bize nasıl yardımcı olacağını görememiş. Evet, günün sonunda bu teknolojiyi kullananlar ve inanlar olarak bu noktaları anlatmak da bizim sorumluluğumuzdu.
Ekosistem dört koldan sarıldı
Deprem özellikle bizim gibi gençlerden oluşan bir ekosistem için ciddiyeti zor anlaşılan bir konuydu. 99 depremini hiç yaşamamış ya da benim gibi ucundan kıyısından hatırlayan ağırlıklı 20-30 yaş arasında yoğunlaşan bir komüniteden söz ediyoruz. Bu zamana kadar bir afet anında teknolojiyi nasıl kullanabileceğimize dair yeterli çalışmayı yapmamıştık, bu bizim eksiğimiz.
Evet geç kalmıştık. Ama teknoloji alanında bir network’e dahil olmanın en iyi yanlarından biri de teknoloji araçlarını kullanarak kolayca mobilize olmak ve çevrimiçi organizasyonda adaptasyon sorunu çekmemekti.
Gece 4.30 sularında art arda meydana gelen depremin etkilerini sabah kalktıktan sonra görebildik. Öğleden sonra ise sosyal medya sayesinde bu depremin ne kadar büyük bir felaket olduğunu görebildik. Bulunduğumuz bütün gruplarda “iyi misiniz?” sorusuna verilen yanıtlarla başladı bu depremin çevremizdeki etkisini fark etmemiz. Sonrası ise yazılımcısından dijital pazarlamacısına; avukatından yazarına, herkesin kaygı dolu “ne yapabiliriz?” belirsizliğine çözüm aramasıyla devam etti.
Afet durumlarında en büyük problem organizasyon oluyor. Soğukkanlılığı korumak, yardımlar arasında öncelik sırası oluşturabilmek, manevi olarak ciddi bir hasar halinde kolları sıvama gücünü bulmak zordu. Ama topluluk olabilmenin gücü de bu zorlukları beraber kolaylaştırmaktı.
Açık yazılım ağı
Deprem sonrası yardıma ihtiyacı olan veya yardım etmek isteyenleri, yardım çeşitlerini tek kanalda toplamak için Deprem.io ekibi devreye girdi. Discord grubunda inanın kaç kişi var bilmiyorum; yazılım sektöründe profesyonel olarak yer alan, afet sonrası teknik çözümler üreten teknoloji gönüllülerinin oluşturduğu bu ağ; yazılımcı ağırlıklı, veri bilimci ve birçok diğer alandan arkadaşlardan oluşan 7/24 çalışarak verilerin tek kanala entegre edilmesine katkı sağlıyor.
Web3 ve daha fazlası
Bilirsiniz kripto ekosisteminin temel iletişim ağlarından biri Telegram’dır. Etkinlikler, iş ortaklıkları ve diğer faaliyetlerde oluşturulmuş Telegram gruplarında ilk konuşulan “madem yardım toplanıyor bunu global için kolay, hızlı, erişilebilir ve şeffaf hale getirmemiz gerekiyor”. Birçok gönüllü arkadaşla ilk günün akşamı saatler süren beyin fırtınasından sonra global networklerle iletişim kurmanın ve yardım toplamanın yolunu aradık. Ancak kripto dostu yasalara sahip olmamamız birçok alanda elimizi kolumuzu bağladı. Ne global yardımları Türkiye’ye aktarabilmek için meşru ve güvenilir bir alanımız vardı ne de Hazine yönetmeliklerinden dolayı kripto ile ödeme alma, MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu)engellerine takılmadan yüklü meblağları transfer edebilme imkanımız.
İsimlerin, kimlerin öne çıktığının zerre önemi yok. Benim bu ekosistemde bire bir konuştuğum herkes bütün networklerini kullanarak hem kamu hem kurumsalda kripto ile bağış alabilmek için lobi çalışmaları yaptı. Sonuçta kimin anlatmaktan dilinde tüy bittiyse ve kim son noktada ikna ettiyse, herkesin emeğine sağlık. Çalışmalar başarılı oldu ve hemen ertesi gün, şu an Türkiye’de en güvenilir STK olarak görülen AHBAP’a cüzdan açıldı. Kripto bağışlarına karşı kamu çekingen olsa da Haluk Levent ve ekosistemde bunun için çabalayan onlarca isim MASAK’tan izin almış oldu. Böylece artık Haluk Levent’in paylaşmış olduğu BEP-20, ERC-20 ve Avalanche Chain adresleri şüpheli işlem bildirimlerine tabi olmayacaktı. Ancak bu iznin bir tweet üzerinden verilmesi globalden yardım yapacaklar için bir meşruluk sorunuydu. Çünkü daha önce Hindistan ve Ukrayna’da gördüğümüz kripto ile bağış kampanyalarında yazılı hükümet talepleri vardı. (Buraya daha sonra döneceğiz).
Peki ekosistemde başka neler oldu?
İlerleyen günlerde kamu bağlantılı STK’lar olan Kızılay, AFAD; yerel kripto borsaları (Paribu ve BtcTurk), ve önde gelen NFT sanatçısı Refik Anadol bağış için ek adresler açıkladılar. CryptoQuant, Türkiye'ye yapılan tüm bağışları anlık izlemek için bir pano hazırladı. İlk günden beri bağışları rahatça izleyebilmek için bütün cüzdanları nansen portfolyosunda toplayan Baki’ye de ayrıca şeffaflığı sağlamak adına çabası için teşekkür ederim.

Murat Pak ve Refik Anadol, ikisi de global arenada tanınan NFT sanatçıları. Halka açık bağışları ve kampanyaları ile iyiliğin yayılmasına destek oldular.


Ethereum’un kurucusu Vitalik Butherin, ekosistemin çabasıyla sosyal medya detoksundan çıkarıldı. Ulaşılması zordu ama ulaşıldı. ETH komünitesi hem Türkiye hem de global için çok değerliydi. Vitalik’in bağış yapması bu sebeple hareketlenme için çok önemliydi. Öncelikle 1 ETH transfer yapan Vitalik’in (arkada herkesin “nolur deniyor olsun, nolur deneme yapıyor olsun” çığlıkları eşliğinde) Murat Pak tarafından yapılan sembolik geri gönderim transferi sonrası toplamda 100 ETH bağış yaptı.
Cosmos topluluğunda bir kullanıcı “Aid Proposal for Earthquake Survivors in Türkiye” adıyla Türkiye için bağış oylaması başlattı. NEAR ekibi deprem için bağış kampanyası başlattı. Polygon Ekibi kendi topluluğuna bağış çağrısında bulundu. Floki Inu deprem bağışı için NFT koleksiyonu duyurdu. UniSwap 12.200 UNI bağışladı. Sandbox Türkiye 100.000 SAND bağışladı.
Merkezi Borsalar
Polkadot, Binance, Huobi, Tron, Gate.io, OKX, MEXC, Bitci, ByBit, Paribu, BTCTurk, Whitebit, Solana, Avalanche, KuCoin depremden zarar görenlere yardımlarını eksik bırakmadı, ancak Binance’in airdrop yöntemi deprem yardımının gerekli yerlerde kullanılmayacağı konusunda herkesi kaygılandırdı. Yine de kendi topluluklarını haberdar etmeleri oldukça önemliydi.


Peki DAO’lar?
Türkiye’de bağış toplama 2860 Sayılı Bağış Toplama Kanunu’nda hükme bağlı. Özetle; gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler yardım toplayabilir. Fakat bu bağışların toplanması için şehir merkezleri için o ilin valisinden, ilçeler için o ilçenin kaymakamından izin almak gerekiyor. Her ne kadar blokzincir teknolojisine dayalı bir sosyal topluluk türü olan DAO’lar eliyle daha hızlı bir prosedür yürütmek imkânı olsa da, yukarıda bahsi geçen yasal şartlar ve zorunluluklar nedeniyle, söz konusu bürokratik prosedürler sâdece tüzel kişiliği haiz dernekler, vakıflar ve benzeri yasal örgütlenmeler eliyle gerçekleştirilebiliyor. Bu sebeple DAO’ların da elleri kolları bağlıydı.
O zaman sadece bağış toplamayız biz de herkesi haberdar ederiz dediler ve Anka Relief, TürkeyiRelief DAO, CityDAO elini taşın altına koydu.


Türkiye’den bir grup gönüllünün bir araya geldiği TürkiyeReliefDAO web sitesi kurarak bütün global yardım çözümlerini konsolide etti.
Global bir DAO olan AnkaRelief’in hemen anonim gönüllülerden oluşan Telegram grupları kuruldu. Blokzincir teknolojisinin sağlamış olduğu şeffaflık ve güvenlik üzerine kurulu yardım fonu ile Web3 sektörünün öncü isimleri tarafından onaylanması gereken multisig kripto cüzdan ile bağış alınmaya başlandı.
Sahada da isimler vardı
Sahada da birçok eğitimli arkadaşımız katkı sağladı. Altcointürk ekibi, onlarca insanın kurtulmasına fiziksel olarak yardımcı oldu. İmece ve EarthistDAO’dan arkadaşlar ilk dört gün yoğun şekilde bölgedelerdi. Bizlerle teyitlemiş yardımların doğru yerlere iletilmesi için yardım oldular.
ve sayamayacağım belki eksik kaldığım onlarca yardım yapıldı.
Bu burada bitti mi?
Deprem gibi afetlerde şok etkisiyle ilk haftalarda hayatımızı bu duruma adapte yaşarken, bir bakıyoruz hatırlamaz olmuşuz. Ancak böyle bir afeti tekrar unutturmaya olanak bırakmamalıyız. Yukarıda saydığımız veya sayamadığımız tüm isimler, kurumlar artık depremin etkilerini azaltmak için çabalamalı. Sürdürülebilir çözümler üzerine bir ortaklık kurmalıyız.
Mesela deprem konusunda farkındalık oluşturmaya çabalamalıyız her şeyden önce. Ne kadar azımız bu konuda eğitimliymişiz bunu gördük. İlk yardım eğitimleri, deprem çantasının önemi, deprem anında hayat üçgeninin ne kadar önemli olduğunu 10. gün sonunda da insanlar enkazdan çıkabildiğinde anladık.
Yukarıda da bahsettiğim gibi teknolojinin “para kazandırmayan” ama bizlere katkı sağlayacak yanlarını anlatmalı, bu konuda da farkındalık sağlamalıyız. Kamu bilinci oluşturmalıyız.
Organizasyon ve koordinasyonun önemini anladık. Belki daha iyi organize olunabilinse, yardımlar daha koordine şekilde depremzedelere ulaştırılabilse kurtarılacak daha çok can olurdu. STK’lar ve diğer kurumların bu konuda bilinçlendirilmesini önceliklendirmeliyiz.
Yüzleşme yaptık, bundan sonra herkes yeni sorumluluklarında
Biz Lunapark olarak bundan sonra olası İstanbul depremi için kendi ekosistemimizi bilinçlendirme görevini kendimize yükledik. Bir etkinlik stratejisi oluşturup bu konuda eğitimler vermeye karar verdik. Ben bir kamu ve kurumsal ilişkiler danışmanı olarak hem global hem de yerelde bu farkındalığın oluşması için çabalamayı kendime hedef koydum. Biz bu yaşadıklarımızı unutamayız. Unutmaya da izin vermemeliyiz. Hep hatırlamak için de kendimize sürdürülebilir sorumluluklar yüklemeliyiz.